


Orjinal Ad : The Hangover
Yapım : 2009, USA / Almanya
Yönetmen : Todd Philips
Süre : 100 dk
Sinemaya gitmeyi iyiden iyiye unutmuş bir zat olarak bir DVD ile daha karşınızdayım. Sıkıntılı bir dönemden geçtiğim için bu aralar komedi ya da sabunköpüğü filmlerinden başkasına meyletmeye de niyetim yoktu açıkçası. Amacına hizmet eden bir DVD :p Filmimiz zaten bir takım olayların çıkacağı aşikar olan Bekarlığa Veda Partisi üzerine kurulu. Ama açılış cümlesi olarak duyduğumuz "Damadı bulamıyoruz." bize klasik bekarlığa vedalardan daha vahim bir durumu müjdeliyor.

2 gün sonra evlenecek olan Doug, bekarlığa veda partisinde en yakın 2 arkadaşı Phil ve Stu, ve gelinin erkek kardeşi, oldukça kopuk Alan ile birlikte Vegas'a gidecektir. Phil haftanın 5 günü öğretmenlik yapıp paydos ziliyle tipiyle uygun bir piç haline dönüşen, salya akıtan bir ilkokul öğretmeni; Stu ise control-freak, baskın tip, fahişe diye saymaktan çekinmeyeceğiniz, kendisini daha önce bir gemideki barmenle aldatmış olan 3 yıllık sevgilisi ile evlilik planı yapan bir diş doktorudur.
Yalnız, kırık, kendisiyle konuşan herkese "en iyi arkadaş" yaftasını yapıştıran Rainman Alan, fasulye kadrosundan bu ekibe katılır. Gelinin babasının ödünç verdiği Mercedes'le birlikte Vegas'a varan dörtlü, çatıya çıkıp birer Jagermeister ile geceye başlarlar. Bir sonraki sahnede darmaduman bir otel odasında, banyoda bir kaplan ve ortalıkta dolanan bir tavuklu uyanan ekip bir önceki geceye dair hiçbir şey hatırlamaz. Ama daha büyük bir problem vardır, Doug ortalıkta yoktur. Bir ağlama sesiyle dolabın içinden bir de bebek bulan 3'lü ipuçlarını değerlendirerek Doug'u aramaya koyulur.
Vale'den kendi arabaları yerine bir polis arabası gelmesi oldukça garip olaylar yaşanmış olduğunun bir göstergesidir. Arabalarını çaldıkları polislerin elinden kurtulmak için gönüllü olarak elektroşok yemeleri, araba parkında buldukları araçlarının bağajından çıplak bir Çinli'nin çıkıp onları levyeyle dövmesi, Stu'nun bir dişinin eksik ve bir striptizci ile evlenmiş olması, kaplanın Mike Tyson'a ait olup adamın hayvanını geri istemesi üzerine koca kaplanı arabaya tıkmaları, çıplak Çinli'nin Doug'un elinde olduğunu ve kendisinden çaldıkları 80 bin doları geri alamazsa onu öldüreceğini söylemesiyle ekibimiz gözünü karartır ve parayı bulmak için Alan'ın kart saydığı bir poker oyununa otururlar.
Bu arada bu hafıza kaybının Alan'ın Jagermeister'larına Estacy sanarak koyduğu rohypnol (tecavüz hapı) yüzünden olduğunu anlarlar. Parayı denkleştiren ekip Doug'u almaya giderker fakat Çinli onlara farklı bir Doug verir. Tam umutsuzluğa düşmüşken kendi arkadaşları Doug'ı çatıda bırakmış olduklarını hatırlayıp otele geri döner ve bitkin ve aşırı bronz arkadaşlarını kurtarırlar. Son bir süratla düğüne yetişen 4'lü mutlu son yaşar. Yaşasın arkadaşlık!!Zekice göndermelerle dolu, oldukça eğlenceli, Phil sayesinde göz doldurucu, Stu sayesinde gaza getirici, Alan sayesinde komik bir film. Neden olmasın diyorum!
IMDB Puanlaması : 8,0/10
La Santa Roja Puanlaması : 6,5/10









Katya gece boyu sürekli telefonda sevgilisiyle konuşurken Pierre'in onun bilgisayarını açıp "günlük"ünü okumasıyla olaylar biraz daha ciddileşiyor. İç dünyasının gözleri önüne serilmesiyle tamamen kayışı koparan Katya, Pierre'in şefkatli yaklaşımına da güvenmeyip bütün olanların röportajda yayınlanacağını düşündüğünü tekrarlayıp duruyor gece boyunca. Pierre ise bütün bunların aralarında kalacağını söyleyip rahatlatıyor Katya'yı.
Kokain, bol miktarda viski, burbon, kahkaha, gözyaşı, aşağılama, ayartma dolu gecenin sonunda Katya en büyük sırrını açıklar Pierre'e; Katya kanserdir. Bunun karşılığında Pierre de kamera kayıttayken kendi büyük sırrını açıklar; karısını bile bile ölüme terketmiş, onu orada öylece bırakıp gitmiştir. Ayrıca uzun süredir uydurma haberler yapıyordur ve editörü de bu yüzden onu böyle "boktan" işlere gönderiyordur.
Bu yorucu gece sonrasında vedalaşırlar, Pierre bunların hiçbirinin yayınlanmayacağına dair bir kez daha söz verir, patronuna işi yarım bırakıp gittiğini anlatacağını söyler. Kapıdan çıkar çıkmaz ise editörünü arayıp elinde Katya'nın günlüğünün bir kopyası olduğunu, kadının kanser olduğunu söylediğini ve bunu hemen yarınki baskıya yetiştirmeleri gerektiğini söyler. Birkaç saniye sonra telefonu tekrar çalar Pierre'in, arayan Katya'dır. Yukarıdaki pencereden Pierre'e bakarken kanser olanın kendisi değil, şu oynadığı dizideki karakter olduğunu, günlüğün bu rol için yaptığı karakter çalışması olduğunu ve itiraf kasedinin kendisinde olduğunu söyler. Telefonu kapatır. Ava giden yine avlanır.



Sevgi dolu ve karısına aşık bir edebiyat öğretmeni olan Julien, Lisa'nın suçsuzluğunu ispatlamak için avukat yolları aşındırır, yeni kanıtlar arar, yeniden dava açılmasına çalışır çabalar ama sonuç değişmez ve Lisa'nın 20 yıl hapiste yatacağı kesinleşir.
Acele etmesi gerekmektedir, zira umutsuzluğa düşen Lisa bir kere intiharı denemiş fakat başarılı olamamıştır. Fakat planı gerçekleştirmesine çok az bir zaman kala Lisa'nın bu intihar girişimi sonucu başka bir hapishaneye nakledileceğini öğrenirler. Henüz gerekli parayı bulamamış ve evi satamamış olan Julien delirir, Lisa'nın babasının beylik tabancasını alıp bir uyuşturucu satıcısını rehin alır, büyük patrona ulaşmaya çalışır. Artık gözünü karartan Julien büyük patrona ulaşır ulaşmasına, ama bu arada uyuşturucu satıcısının ölümüne neden olur, da büyük patronu öldürür. Paraları alır, çocuğunu da alıp bir otele yerleşir. Ertesi sabah Lisa'nın hastaneye transferi gerçekleşecekken büyük patronun evinin önünde arabasını duvara sürttüğü için polisler Julien'in de izini bulurlar. Lisa hastane odasına getirildiğinde Julien silahıyla birlikte odaya dalar ve Lisa'yı oradan çıkarır. Hiçbir şeyden haberi olmayan Lisa ilk başta dirense de sonra Julien'le birlikte kaçar.
Kalabalığa karışan çiftimiz Julien'in ayarladığı otel odasına geçip bir süre bekler ve daha sonra çocuklarını da alıp en kısa zamanda şehri terk etmeye çalışırlar. Bol bol şansın da yardımıyla kendilerini turistik bir kente atan ailemiz burada yeni kimlikleriyle gizli saklı ve mutlu mesut yaşayacaktır.


Dediğim gibi, orjinal hikayeyi bilmeyen biri olarak benim için bile havada kalan ve eksik yerleri olan bir filmdi X-Men Başlangıç : Wolverine. Hugh'un varlığı bile pek kurtaramamış, o derece vahim. Filme gelirsek...


Dövüşürler mövüşürler, ortalığı kırıp dökerler, sonra Wolverine'le Kayla gidip adada tutulan mutantlar bebeleri kurtarırlar ama bu sırada General'in bütün mutantların genlerini kullanarak yaptığı eski Deadpoll, yeni Weapon XI'le karşı karşıya gelirler. Eski günlerdeki gibi iki kardeş sırt sırta verip bu ucubeyi (Sana ucube dediğime inanamıyorum Ryan Reynolds. Özür dilerim, gel öpeyim barışalım) yenerler.
Bu arada veled mutantlar Xavier'in gemisine binerek kaçarlar (Xavier heryerde), Kayla vurulur ve ölür, Victor kaçar, o.ç. General Wolderine'i kafasından adamantiyum kurşunla vurarak hafızasını kaybetmesine neden olur. Filmin sonunda geçmişe dair hiçbir şey hatırlamayan, asabi, sadece adını bilen, adamantiyum kemikli bir adamla kalakalırız.


Bir polis olan eski sweet heart, laf arasında cinayet, intihar gibi kanlı olaylardan sonra mekanı temizleyen insanlara acayip paralar verildiğini söyler ve Rose hemmen bu işe atlar. Rose'un "sevimli sakar" olarak da nitelendirebileceğimiz, sorumluluk fukarası kızkardeşi Nora ile birlikte çalışmaya başlarlar.
İlk zamanlar tam bir fiyasko olan ikili, temizlik malzemeleri satan dükkanın tek kollu sahibi Winston'un yardım ve yönlendirmeleri sayesinde gerekli eğitimler, sertifikalar, malzemeler arasında temizlik işinden iyi para kazanmaya başlarlar.
Winston ile Rose arasındaki yakınlaşma inkar edilemez duruma gelir, bunun sonucu da Rose hiç kurtulamadığı eski aşkını terk edecek gücü kendisinde bulur.





Sunday çiftliğinin yanı sıra çevredeki diğer arazileri de yavaş yavaş ele geçiren Plainview, kısa zamanda çok çılgın bir petrol rezervi bulur fakat bu sırada gerçekleşen bir kaza sonucu oğlu sağır kalır. Oğlunu paketleyip bir okula gönderen Daniel'ı, kardeşi olduğunu söyleyen bir adam ziyaret eder ve onunla çalışmaya başlar. Oğulsuz kalan Daniel, yeni partneri olarak bu sonradan çıkan kardeşi seçer. Fakat bir müddet sonra bu kardeşin bir sahtekar olduğu ortaya çıkar, Daniel bu aldatmayı affetmeyecektir. Bu arada rahip Eli da bölgede petrol çıktığı takdirde kiliseye verilmesi konusunda söz aldığı $5000'ın peşine düşer fakat Daniel'ın gazabına uğrar, aşağılanır ve kovulur. Oğlu ve yalan da olsa kardeşini kaybeden Daniel, iyice kafayı yemiş durumdayken elindeki petrol kaynaklarını satın almaya çalışan petrol devleriyle de takışır. Tren rayları bu petrol devlerinin kontrolünde olduğundan elinde galonlarca petrolle kalakalma tehlikesiyle karşılaşan Daniel, bir petrol boru hattı döşemeye karar verir. Bu hattı yaşlı ve inatçı bir köylünün arazisinden geçirmesi gerekmektedir fakat köylünün şartı Daniel'ın kiliseye katılması ve vaftiz edilmesidir. Bir boru hattı için kiliseye boyun eğen, Eli'ın istediği parayı veren Daniel, dalga geçtiği bu vaftiz sırasında oğlunu kendisinden uzaklaştırmış olmanın suçluluğunu duyar ve H.W.'yu özel bir öğretmen ile yanına aldırır.
H.W. (Bu neyin kısaltması filmde hiçbir yerde geçmiyor, iyi mi) bu terkediş yüzünden babasına kırgındır ve görünen o ki aralarındaki ilişki bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. Sağır oğlu ve aile şirketiyle yürrü ya kulum takılan Daniel, yıllar içinde artık bir petrol devi olur. Yıllar sonrasına gittiğimizde oğlu kendisinden ayrılıp yeni bir petrol şirketi kurmak istediğini söylediğinde Daniel onun gerçek oğlu olmadığını ve bir sepette bulunmuş bir yetim olduğunu söyleyip kovar ve gene yalnız kalır. Huysuz bir ihtiyara dönüşmüş olan Daniel, Eli'ın ziyaretiyle içinde manyağı tamamen ortaya çıkaracak ve nerden geldiğini anlayamadığım öfke krizi ikisi için de geri dönülemez sonuçlar doğuracaktır.
