Orjinal Ad : Interview
Yapım : 2007, USA / Kanada / Hollanda
Yönetmen : Steve Buscemi
Süre : 84 dk
2004 yılında fanatikler tarafından öldürülen yönetmen Theo Van Gogh'a saygı duruşu olarak filmi tekrar çekmek istemiş Steve Buscemi. Televizyonda daha önce birkaç kez rastlasam da izlemek ancak dün mümkün oldu.
Salak televizyon dizilerinin ve teen korku filmlerinin yıldızı, güzel ve seksi Katya ile onunla röportaj yapmak isteyen, eski popülaritesini kaybetmiş bir gazeteci olan Pierre arasında geçiyor film. Tek plan değil, fakat devam eden bir kurgu var. Sıradan bir röportaj beklerken hem Katya'nın histeri krizleri hem de Pierre'in Katya'nın baştan çıkarıcılığına karşı koyamayıp kendini ona kaptırması olayları ilginç yerlere çekiyor. Pierre'e "Baba" deyip yaşıyla dalga geçerken dudaklarına yapışıveriyor Katya mesela, ya da dansederken bir anda kaplan gibi adamın üzerine atlayıp saldırmaya başlıyor. Bir kahkaha krizine giriyor, bir ağlayarak kendini yere atıyor.
Katya gece boyu sürekli telefonda sevgilisiyle konuşurken Pierre'in onun bilgisayarını açıp "günlük"ünü okumasıyla olaylar biraz daha ciddileşiyor. İç dünyasının gözleri önüne serilmesiyle tamamen kayışı koparan Katya, Pierre'in şefkatli yaklaşımına da güvenmeyip bütün olanların röportajda yayınlanacağını düşündüğünü tekrarlayıp duruyor gece boyunca. Pierre ise bütün bunların aralarında kalacağını söyleyip rahatlatıyor Katya'yı.
Kokain, bol miktarda viski, burbon, kahkaha, gözyaşı, aşağılama, ayartma dolu gecenin sonunda Katya en büyük sırrını açıklar Pierre'e; Katya kanserdir. Bunun karşılığında Pierre de kamera kayıttayken kendi büyük sırrını açıklar; karısını bile bile ölüme terketmiş, onu orada öylece bırakıp gitmiştir. Ayrıca uzun süredir uydurma haberler yapıyordur ve editörü de bu yüzden onu böyle "boktan" işlere gönderiyordur.
Bu yorucu gece sonrasında vedalaşırlar, Pierre bunların hiçbirinin yayınlanmayacağına dair bir kez daha söz verir, patronuna işi yarım bırakıp gittiğini anlatacağını söyler. Kapıdan çıkar çıkmaz ise editörünü arayıp elinde Katya'nın günlüğünün bir kopyası olduğunu, kadının kanser olduğunu söylediğini ve bunu hemen yarınki baskıya yetiştirmeleri gerektiğini söyler. Birkaç saniye sonra telefonu tekrar çalar Pierre'in, arayan Katya'dır. Yukarıdaki pencereden Pierre'e bakarken kanser olanın kendisi değil, şu oynadığı dizideki karakter olduğunu, günlüğün bu rol için yaptığı karakter çalışması olduğunu ve itiraf kasedinin kendisinde olduğunu söyler. Telefonu kapatır. Ava giden yine avlanır.
2003 yılında Theo Van Gogh'un çektiği Interview'ın yeniden çevrimi olan filmi, orjinalini izlemediğim için onunla karşılaştıramıyorum. Fakat tek başına ele alındığında dialog filmlerini seven biri olarak beni oldukça tatmin etti diyebilirim. Sienna Miller'ın taşlığı ve Steve Buscemi'nin ilginç mimikleri de artıları.
Bir de Katya'dan öğrendiğim bir bakış : Erkekler neden file çorap ve topuklu ayakkabı sever? Kadın, file çorap yani ağın içinde tutsak olmuştur, aynen bir balık gibi yakalanmıştır. Topuklu ayakkabılar yürümeyi çok zorlaştırır, yani ortada yakalanmış ve yardıma muhtaç bir kadın vardır. Erkekler de buna bayılır. İlginç bir yaklaşım :)
IMDB Puanlaması : 6,9/10
La Santa Roja Puanlaması : 7/10
Yapım : 2007, USA / Kanada / Hollanda
Yönetmen : Steve Buscemi
Süre : 84 dk
2004 yılında fanatikler tarafından öldürülen yönetmen Theo Van Gogh'a saygı duruşu olarak filmi tekrar çekmek istemiş Steve Buscemi. Televizyonda daha önce birkaç kez rastlasam da izlemek ancak dün mümkün oldu.
Salak televizyon dizilerinin ve teen korku filmlerinin yıldızı, güzel ve seksi Katya ile onunla röportaj yapmak isteyen, eski popülaritesini kaybetmiş bir gazeteci olan Pierre arasında geçiyor film. Tek plan değil, fakat devam eden bir kurgu var. Sıradan bir röportaj beklerken hem Katya'nın histeri krizleri hem de Pierre'in Katya'nın baştan çıkarıcılığına karşı koyamayıp kendini ona kaptırması olayları ilginç yerlere çekiyor. Pierre'e "Baba" deyip yaşıyla dalga geçerken dudaklarına yapışıveriyor Katya mesela, ya da dansederken bir anda kaplan gibi adamın üzerine atlayıp saldırmaya başlıyor. Bir kahkaha krizine giriyor, bir ağlayarak kendini yere atıyor.
Katya gece boyu sürekli telefonda sevgilisiyle konuşurken Pierre'in onun bilgisayarını açıp "günlük"ünü okumasıyla olaylar biraz daha ciddileşiyor. İç dünyasının gözleri önüne serilmesiyle tamamen kayışı koparan Katya, Pierre'in şefkatli yaklaşımına da güvenmeyip bütün olanların röportajda yayınlanacağını düşündüğünü tekrarlayıp duruyor gece boyunca. Pierre ise bütün bunların aralarında kalacağını söyleyip rahatlatıyor Katya'yı.
Kokain, bol miktarda viski, burbon, kahkaha, gözyaşı, aşağılama, ayartma dolu gecenin sonunda Katya en büyük sırrını açıklar Pierre'e; Katya kanserdir. Bunun karşılığında Pierre de kamera kayıttayken kendi büyük sırrını açıklar; karısını bile bile ölüme terketmiş, onu orada öylece bırakıp gitmiştir. Ayrıca uzun süredir uydurma haberler yapıyordur ve editörü de bu yüzden onu böyle "boktan" işlere gönderiyordur.
Bu yorucu gece sonrasında vedalaşırlar, Pierre bunların hiçbirinin yayınlanmayacağına dair bir kez daha söz verir, patronuna işi yarım bırakıp gittiğini anlatacağını söyler. Kapıdan çıkar çıkmaz ise editörünü arayıp elinde Katya'nın günlüğünün bir kopyası olduğunu, kadının kanser olduğunu söylediğini ve bunu hemen yarınki baskıya yetiştirmeleri gerektiğini söyler. Birkaç saniye sonra telefonu tekrar çalar Pierre'in, arayan Katya'dır. Yukarıdaki pencereden Pierre'e bakarken kanser olanın kendisi değil, şu oynadığı dizideki karakter olduğunu, günlüğün bu rol için yaptığı karakter çalışması olduğunu ve itiraf kasedinin kendisinde olduğunu söyler. Telefonu kapatır. Ava giden yine avlanır.
2003 yılında Theo Van Gogh'un çektiği Interview'ın yeniden çevrimi olan filmi, orjinalini izlemediğim için onunla karşılaştıramıyorum. Fakat tek başına ele alındığında dialog filmlerini seven biri olarak beni oldukça tatmin etti diyebilirim. Sienna Miller'ın taşlığı ve Steve Buscemi'nin ilginç mimikleri de artıları.
Bir de Katya'dan öğrendiğim bir bakış : Erkekler neden file çorap ve topuklu ayakkabı sever? Kadın, file çorap yani ağın içinde tutsak olmuştur, aynen bir balık gibi yakalanmıştır. Topuklu ayakkabılar yürümeyi çok zorlaştırır, yani ortada yakalanmış ve yardıma muhtaç bir kadın vardır. Erkekler de buna bayılır. İlginç bir yaklaşım :)
IMDB Puanlaması : 6,9/10
La Santa Roja Puanlaması : 7/10
9 yorum:
Ben çok ama çok beğenmiştim bu filmi. Sürükleyici gelmişti niyeyse
Ben de beğendim aslına bakarsan. İnsanlar sıkıcı demişti bana ama dialog üzerine filmleri seven biri olduğum için gayet de başarılı bulmuştum. En sevdiği filmler Before Sunrise & Before Sunset olan birinden ne beklersin ki :D
Steve Buscemi gibi karizma bir adamla Sienna Miller gibi "Abooov!" bir hatunu istersen Türk oyuncuların yer aldığı sikko bir Hollywood filminde yan yana getir, o bile izlenir. Kaldı ki diyaloglar hakikaten güzeldi. (Gerçi filmi izleyeli epey oldu da, öyle hatırlıyorum valla..)
Doğru hatırlıyorsun Can :)
gogh'un iki filmi daha yeniden çekiliyor...blind date ve 1-900...
Interview sıkı filmdi...
buscemi için..
goks, saygı duruşu devam ediyor desene. bekleyelim,izleyelim.
Travis, hem Buscemi hem Miller için bence :)
Bir de Katya'dan öğrendiğim bir bakış : Erkekler neden file çorap ve topuklu ayakkabı sever? Kadın, file çorap yani ağın içinde tutsak olmuştur, aynen bir balık gibi yakalanmıştır. Topuklu ayakkabılar yürümeyi çok zorlaştırır, yani ortada yakalanmış ve yardıma muhtaç bir kadın vardır. Erkekler de buna bayılır. İlginç bir yaklaşım :)
:D:D:D:D ilginçmiş hakkatende
Kadın çözmüş olayı hadi itiraf et ;)
Yorum Gönder