15 Ocak 2009 Perşembe

Boleyn Kızı


Orjinal Ad : The Other Boleyn Girl
Yapım : 2008, USA / UK
Yönetmen : Justin Chadwick
Süre : 115 dk

Daha bu yılki festivalde bilet bulamadığımdan gidemediğim Boleyn Kızı'nın Movie Max'te yayınlanacağını gördüğümde sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Hep benim gidemediğim filmleri gösterirler böyle umarım :p
Boleyn kızlarının ve Kral 8. Henry'nin hikayesini az çok hepimiz duymuşuzdur, hatta yakın zamanda Cnbc-e'de 2.sezonu biten Tudors isimli dizide de aynı hikaye işleniyor. Bir (afedersiniz ama) kuku uğruna koca devlete din değiştirten egoist kralın hikayesi içinde güç, şehvet, tutku, nefret, hırs, dram ve acı gibi insan doğasında bol miktarda bulunan öğeler var olduğu için bu kadar ilgi çekiyor olmalı.
Boleyn ailesi Kral üzerinde ve saraydaki saygınlıklarını arttırmak amacıyla o sıralar Kraliçe Katherine ile arası bozuk olan Kral VIII.Henry'ye kızlarından birini metres olarak ayarlamaya karar verirler.

Daha kurnaz olarak adledilen Anne Boleyn bu iş için uygun görülür, lakin daha uysal ve itaatkar kız olan Mary Boleyn Kralın dikkatini çeken kişi olur. Mary yeni evlenmiş olduğu için Kralla ilgilenmez fakat Henry onu görüp beğenmiştir ve Kralın çükünün hükmünü sürdüğü bu devirde onun isteği dışında birşey olması mümkün değildir. Mary ve Anne, Kraliçe'nin hizmetkarları olarak saraya getirilirler. Mary, kocasını bırakmak ve Henry'nin metresi olmak istemez başta, fakat cibiliyetsiz koca da Kral'ın ona vereceği lütufları düşünüp siner, kızı bırakıp gider.

Artık resmi olarak Henry'nin metresi olan Mary, aşık olduğu Kral'dan hamile kalır. Bu arada diğer Boleyn kızımız olan Anne bir asilzade ile kaçıp gizlice evlenmiş, bunun açığa çıkması sonucu da rezaleti önlemek için Fransa'ya sürgün edilmiştir. Anne Mary'den önce Kral'ı elinden aldığı, sonra da evliliğini ispiyonladığı için nefret etmektedir. Kaderin cilvesi o ki Mary bir düşük tehlikesi atlatır ve hamileliğinin geri kalanını yatarak geçirmek zorunda kalır.

Bu arada Kral'ın kafasının ve çükünün başka ailelerin kızlarına kaymasını önlemek isteyen Boleyn ailesi asi kızları Anne'i Fransa'dan geri çağırır. Fransa Kraliçesi'nin yanında bir eğitim görmüş olan ve o zamanlar adı bilinmese de bir "famma fatale"e dönüşmüş olan Anne gelir gelmez Kral'ı ağına düşürür. Gösterip vermez, şişkin egosuyla oynar, kırılgan ve zavallı hatun ayağına yatar, süründürür de süründürür Kralı. Bu arada Mary de bir oğlan doğurur, bir gayrimeşru bebek. Anne'in Kral'ı kendine bağlama şartlarından biri de Mary ile bir daha konuşmaması olduğundan ve Kral bunu uyguladığından Mary tası tarağı ve bebeğini alıp köye döner.

Anne uğraşlarının sonunda çıkarır ağzındaki baklayı; "Evlenmeden olmaz!" Katolik olan Kral'ın inancında boşanma yoktur, bu nedenle Kraliçe ile yapılan evliliği geçersiz kılmak için çalışmaya başlarlar ama sonuç hüsran olur. Bunun üzerine ve Anne'in gaza getirişleri sonucu Kral, İngiltere Kilisesi'ni kurar. (Sonradan adı Anglikan Kilisesi olacaktır) Yalnız filmde bu din değiştirme sürecinin çok irdelenmediği, daha çok Kral'ın psikolojisi üzerinde durulduğunu görüyoruz. Neyse efendim din değiştirildikten, Kraliçe Aragon'lu Katherine boşandıktan sonra Henry sonunda Anne ile evlenir. Bu arada Anne de Mary ile barşmış ve onu tekrar saraya aldırmıştır. Zamanla Henry, Anne tarafından nasıl oyuna getirildiğini, egosuyla nasıl oynanıp kullanıldığını anlar ve Anne'le araları açılır, ona kaba kuvvet kullanır, kötü davranır, aşağılar.

Anne bu arada hamile kalır fakat bir kız bebek doğurur. Henry'nin isteği bir veliaht sahibi olmaktır, Anne de bir oğlu olursa artık dokunulmaz olacağını bildiğinden hemen tekrar hamile kalır fakat bebek düşer. Kral'ın kendine olan nefretinin farkında olan Anne, bebeğini kaybetmesinin hayatına mal olacağını düşünür ve düşük yaptığını kimseye söylemez. O halde bir bebeğe ihtiyacı vardır, yani bir erkeğe. Bu noktada "Öğğkkk!" nidalarımıza sebep olarak erkek kardeşi George'dan kendisini hamile bırakmasını ister. Mary dehşete düşüp gene köye döner, bok var bu köyde diyoruz şu noktada.

George istemez bunu elbet, ama Anne aksi takdirde öldürüleceğini söyleyerek onu ikna eder. Ne var ki son dakikada George yapamayacağını anlar, ama karısı iki kardeşi yatağa geçerken görmüştür ve bunu Anne'in ailesine söyler. Ee böyle bir sır saklı kalmaz elbet, Kral'ın kulağına kadar gider. Hemen bir mahkeme kurulur ve Anne'e olan nefreti yüzünden okunan Kral'ın istekleri sayesinde iki kardeş de mahkum eder. George hiç zaman kaybedilmeden öldürülür.

Haberi alan Mary koşar saraya, Kral'dan ablası için af diler, Mary'ye her zaman saygı duyduğunu ve ona güvendiğini söyleyen Henry de "Senin bir parçana zarar veremem" diyerek Anne'i affettiğini söyler. Anne hücresinden alınıp idam edileceği yere götürülürken ise Mary'e muhafızlar tarafından bir not ulaştırılır; bir daha saraya gelmemesini aksi takdirde bu kadar bağışlayıcı olmayacağını, Anne'in suçlu olduğu için cezasını çekeceğini söyleyen. Son dakikada ters köşeye yatan Mary'nin dehşeti eşliğinde Anne'in de idam edilişini izleriz ki ben şahsen üzüldüm kızcağıza. Mary de bunun üzerine karartır gözünü, gider saraya, Anne'in kız bebeğini alır ve köye döner. (Hay köy gibi..) Burada kendi oğlunu ve Anne'in kızını birlikte yetiştirir. Anne'in kızının adı Elizabeth'dir. 1.Elizabeth...

Şahsen çok etkileyici bulduğum bir film oldu. Kraliçe Katherine'in Boleyn kızlarının ikisini gördüğünden "Boleyn orospuları!" demesine gülerken Anne'in zavallığına üzüldüm. Scarlett Johansson'un boş bakışları saf salak Mary'e cuk oturmuşken Natalie Portman hırs küpü bir güçlü kadın rolünde hiç sırıtmamış. Henry'ye sempati geliştiremedim Eric Bana dolayısıyla, ama böyle uyuz bir karakterin sempatimi toplamasını da istemezdim zaten. Son yorum yarı İngiliz olan ev arkadaşım Melo'dan gelsin : "Bütün İngiltere orospu çocuğuymuş!"

IMDB Puanlaması : 6,8/10
La Santa Roja Puanlaması : 8/10